GÜNCEL
Giriş Tarihi : 10-11-2022 13:44

SAYGI, MİNNET VE ÖZLEMLE...

Kurtuluş Savaşı’nın büyük komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 84. Yıldönümü ve 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü etkinlikleri kapsamında çelenk sunma töreni düzenlendi.

SAYGI, MİNNET VE ÖZLEMLE...

Kurtuluş Savaşı’nın büyük komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 84. Yıldönümü ve 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü etkinlikleri kapsamında çelenk sunma töreni düzenlendi.

Atatürk Anıtı önünde gerçekleştirilen törende, Karadeniz Ereğli Kaymakamı Mehmet Yapıcı, Karadeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Niyazi Uğur, Belediye Başkanı Halil Posbıyık, siyasi partiler ve bazı sivil toplum kuruluşları çelenk sundu.

Saat 09.05'te sirenler eşliğinde saygı duruşunda bulunuldu, ardından İstiklal Marşı söylendi, tören alanındaki bayraklar yarıya indirildi.

Atatürk Anıtı önünde gerçekleştirilen törene protokol ve vatandaşların büyük ilgi gösterdiği gözlemlendi.

ANMA PROGRAMI TATOĞLU’NDAYDI…

Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 84. yılı nedeni ile Kdz.Ereğli Tatoğlu Kültür Merkezi’nde anma programı gerçekleştirildi.
Saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan programın açılış konuşmasını yapan Gülüç İbrahim İzmirli Anadolu Lisesi Müdürü Haşim Çakır, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkenin zor koşullar içinde olduğu bir dönemde yetişmiş, kurtuluş çarelerini kesin bir biçimde ortaya koymuş, sonunda kurtuluşu gerçekleştirmiş bir vatan evladı olduğunu ifade etti.  Çakır, Büyük öndere sahip olmanın onur ve gururunu yaşadığını belirterek, “o artık bir matem, bir acı, bir kayboluş değildir. Onun koyduğu ilkeler Türk Ulusu'nu bir noktada birleştiren bir inanç ve hayat kaynağı olmuştur. Onun izinden gitmek ve ilkelerini hayata geçirmek, en büyük amacımızdır” şeklinde konuştu.

CANDAŞ’TAN DUYGULANDIRAN KONUŞMA…

Atatürk’ü anlatarak, programa katılanları duygulandıran Gülüç İbrahim İzmirli Anadolu Lisesi Tarih Öğretmeni Burak Candaş’ta, yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:

“Atatürk, milletinin gönlündeki bu seçkin makama insanüstü gayretle çalışarak geldi. Mustafa Kemal, her yapacağı işi günlerce bazen aylarca inceden inceye düşünerek, önce fikirsel altyapısını hazırlardı. Bir defa karar verdi mi, O'nu hiçbir güçlük yolundan çeviremezdi. Yaptığı her işte O'nun azim ve karakteri açıkça okunur.
Bugünkü Türkiye, O'nun yılmak bilmeyen çalışmasının, ataları gibi gece uyumayıp, gündüz oturmadan gece gündüz ara vermeden didinmesinin meyvesidir. Atatürk için çalışma saati diye bir şey yoktu. Yapacağı işi bitirinceye kadar uyumadan, dinlenmeden, bazen yemek dahi yemeden çalışırdı. Çünkü zaman az, iş çoktu. Milli Mücadele yıllarında düzenli uyku nedir bilmedi. Sadece cephede değil, dil, tarih ve diğer memleket meseleleri ile meşgul olduğu zamanlarda da tıpkı savaş meydanındaymış gibi çalışmıştı. En büyük zevki, çok sevdiği milletine her fırsatta bir fayda sağlamakta ve hizmet edebilmekte bulmuştur. En olgun hatta genç denecek yaşta ölümünü, bu insan takatini aşan, insanüstü çalışmasında aramak ve görmek gerekir. Türk milletinin kaybetmiş olduğu yüzyılları çok çalışmakla kapatmak gerektiğine inanıyordu.
Atatürk deyince Asya’daki kavimleri tek bayrak altında birleştiren Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın ıslık çalan oklarının sesi duyulur Türkistan bozkırlarından. Bugün Doğu Türkistan’ın çığlıklarına nazire yaparcasına. Atatürk deyince Bumin Kağan’ın kurduğu Göktürk Devleti’nden, yaklaşık 1300 yıl sonra yine Türk adı taşıyan bir devlet kurup, atalarının ruhunu Tanrı Dağlarında şad eden dünya lideri Mustafa Kemal akla gelir. Atatürk deyince Türk Bilge Kağan’ın asırlar öncesinden bugüne haykırışı duyulur: ‘Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir? Titre ve kendine dön’. Titredik ve özümüze döndük Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da. Düşmana dar ettik aziz Türk yurdunu.
Atatürk deyince Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Allah Allah nidalarıyla Anadolu’ya giren ordusunun 1071’den itibaren emaneti olan bu vatanın, tekrar emin ellerde olduğu akla gelir. Atatürk deyince Bizans imparatoruna ‘benim gücümün ulaştığı yere sizin hayalleriniz bile ulaşamaz’ diyerek vizyonunu ortaya koyan Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet Han gelir. Atatürk deyince Rus zindanlarında gördüğü işkencelere aldırmayıp: ‘Çok işkence gördüm, çok çektirdiler, hiçbirine yanmam da, Atatürk rozeti vardı yakamda, onu aldılar elimden, ona yanarım. Men Atatürk'ün esgeriyem’ diyen Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı rahmetli Elçibey akla gelir.
Atatürk deyince Trablusgarp’ta gönüllü savaşan, Çanakkale’de destan yazan, Büyük Taarruz ile Yunan ordularını denize döken, 57 yıllık ömrüne 10 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap ve koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni sığdıran Başkomutan Gazi Mustafa Kemal akla gelir. Atatürk deyince hürriyet, şahsiyet, bağımsızlık, modern Türkiye, bilim, akıl ve en büyük eserim dediği Cumhuriyet akla gelir. Manevi kızı Ülkü’ye ve çok sevdiği milletine karatahta başında okuma-yazmayı öğreten Başöğretmen Mustafa Kemal akla gelir. Atatürk deyince binlerce yıl dünyada söz sahibi olmuş Büyük Türk Milletine olan sevgisini şefkat dolu sesiyle ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ diyerek haykıran Mustafa Kemal akla gelir.

Gerçi nereye baksak onu görmüyor muyuz? Bağımsızlığımızın sembolü bayrağımızın her dalgalanışında, her şehit haberinde, vatan, millet, bayrak söz konusu olduğunda, kadın hakları konuşulduğunda, her 23 Nisan’da, 19 Mayıs'ta, 30 Ağustos'ta, 29 Ekim’de. Her bilimsel çalışmada, buluşta, her üniformalı Türk askeri gördüğümüzde, kullandığımız alfabede, rakamlarda, soyadımızı her yazdığımızda, çarşıda, pazarda kullandığımız tartıda, boyumuzu her ölçtüğümüzde kullandığımız metrede, her matematik, geometri dersinde, üçgen, dörtgen, kare çizdiğimizde. Kuran’ın Türkçe mealini okuduğumuzda, dinlediğimiz müzikte, oynadığımız zeybekte, gittiğimiz bankada, tren yolculuğunda, giydiğimiz elbisede, kumaşta, hatta çayımızdaki şekerde.
Ben Büyük Türk Milleti’nin bir ferdi olarak, bu söylediklerimi her yaşadığımda, her yaptığımda, her düşündüğümde Atatürk’ü görüyorum, anıyorum. Hepimizin en büyük görevi, onun bizlere emanet ettiği Cumhuriyeti ve ülkemizi, ilke ve inkılâplarından şaşmadan, çağdaş uygarlıklar seviyesine ulaştırmak olmalı. Ve her fırsatta böyle büyük bir lideri bizlere bahşettiği için Allah’a şükretmeliyiz. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun da mısralarındaki gibi: ‘Tanrı katından gelen buyruk üzere, Gazi Paşa ansızın çadırını dermiş toplamış, uçmağa yani cennete varmıştı’. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.”

Candaş’ın konuşmasının ardından "Sizce Atatürk" adlı sinevizyon gösterimi yapıldı. Öğrenciler tarafından "Bir Tutkudur Mustafa Kemal” adlı oratoryo gösterisi katılımcıların büyük beğenisini topladı.

Törene Ereğli Kaymakamı Mehmet Yapıcı, Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık ve diğer protokol üyeleri katıldı.

AdminAdmin